
Kâinatta her şey zıttıyla kaimdir. Gün geceyle, dert dermanla, hüzün mutlulukla, varlık yoklukla sınanır durur da halinden şikâyet eylemez. Nasıl eylesin ki şikâyet, hepsi Hakk’ın nağmeleri. Bakıp anlayalım, kıymet bilelim diye döner durur âlem içre âlem.
Sen de o âlemin sırrısın ey insan. Ne görürsen kâinatta hepsi de sende mevcuttur. Nisyan ile malul olsa da insan, bezmi elestte içtiği şarabın tadı hala ve ebeden aklında. Ne vakit sordun da içine bir cevap almadın. Baktın da göremedin mi. Sen hatırlamak diledin de ey nefsim, Hak sana duyurmadı mı ahdini.
Hem sen bunca kalabalıklar gönlünde, sevdiğini iddia edersin. Bilmez misin ki âşıktan bedel isterler, sadık mı diye. Varlık ile gidilirse kapıya, vah ki vah sonu hüsran. Her şeye kadir olana onda olmayan bir şey ile git de merhem olunsun yaralarına. Sen iyisimi yokluk ile eğ başını, şeytanı da huzurdan kovduran bu varlık belası değil mi?
Yoksa sen ey nefsim, ‘işittik ve isyan ettik’ diyenlerden olmakta mı ısrarcısın. Bilmez misin isyan edenler helak, itaat edenler huzur bulmuştur. Bu kahredici emmare’den sıyrılda gel…O vakit dilersen saadeti, gece gibi karanlık gönlünü aydınlatacak güneşi ara, bul.
Bu hafta da Feridüddin Attar’ın Mantuku’t Tayr eseri ile hasbıhal ediverelim. Bu sıralar dizisi de yapılmış olan bu kitap, aydınlanma yolculuğunu bizlere fısıldayıverir.
Zamanın birinde yolunu kaybeden bir kuş varmış. Dağlar, ovalar, denizler, sarp yokuş demeden uçar durur, seyre daldığı güzelliklerin büyüsüyle aklı şaşarmış. E hal böyle olunca da gitmesi gereken yönden sapıvermiş bir gün. Gün dememiş, gece dememiş, feryat ede ede, gözyaşları içinde inleyerek yardım istemeye karar vermiş.
Bir ağacın dalına konadurmuş evvel. Başlamış şakımaya, acep sesimi duyan olur da, yardıma gelenim olur mu diye, ötüp durmuş. Günler birbirini kovalamış durmuş. Kuşcağızın artık ne ümidi kalmış ne de sesi çıkar olmuş. Güç bela, son bir gayretle seslenişinin ardından, o da ne! bir cevap gelmiş. Başka kuşların sesini duyar olmuş. İnanamamış önce duyduğuna, yine de sesin geldiği yöne uçmaktan kendini alamamış.
Bir de ne görsün. Çeşit çeşit, renk renk, güzel ötüşlü başka kuşlar bir yerde toplanmışlar Hüthüt isimli kuşun konuşmasını dinliyorlarmış. Bu Hüthüt de nasıl bir kuştu ki? onun gibi hitabeti iyi, heybetli ve parlak tüyleri olan kuş hiç görmemişti. Diğer kuşlardan farklı olduğu o kadar belliymiş ki, kendisini de onu dinlerken buluverdi.
Kafdağı ardında yaşayan, kuşların padişahı Simurg’a yolculuktan bahsediyorlardı. Hüthüt kuşlara öğütler veriyor, yol’dan bahsediyordu. Bütün kuşlar kendilerine padişah olacak Simurg’u merak ediyor, bir an evvel yola koyulmak istiyorlardı.
İnsanoğlu da nefsi sebebiyle bu dünya yolculuğunda çoğu zaman zorlanır. Ama nefsini tanır ve dahi bilirse de düz oluverir tüm yollar. E o vakit hepimize bir ayna gerektir ki, bizi bize bildire. Aynalı günleriniz olsun. Cümle arayanlara da bir ayna nasip olsun. Baki selam ve dua ile.

