
Her dem onu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayrân-ı Hakk ol söyle
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
İnsan sevdiği şey her ne ise daima onu düşünür durur. Baktığı her yerde onun adını, hayalini görür. Sahibi değilse elde etmek için sabah akşam onu dillendirir. Ulaşana kadar gece gündüz demeden ona giden yolları araştırır. İşte aşıkların hali de böyledir. İster ulvi ister süfli duygularla olsun neticede kişi sevdiğini anmaktan kendini alıkoyamaz. Zikir de anmak demektir. Bizler zikir ederek Rabbimizi anar, tabiri caizse onu gönlümüzde misafir etmek onla hemdem olmak için davet ederiz.
Zikir Sevgiliye davet mektubu gibidir. O mektup ki O’nun isimleri ve yüce sözleriyle doludur. Kah kıyamda kah secdede kulun yaptığı da bu değil midir? Rabbimizi anmak, onunla konuşmak… Zikir, Hak’tan gayri her şeyden sıyrılıp sevenin sevdiğinde fani olmasıdır. Harflerden sevgiliye merdiven yapıp kavuşmayı beklemektir. Gafletten, kötülüklerden uzak bir alemde huzur yudumlamaktır.
Kalbimizi diriltmektir zikir. Allah’ın her an bizimle olduğu gerçeğinin hale dönüşmesi bize şah damarımızdan daha yakın olanı daim hatırda tutmaktır. Şu fani dünyanın dertlerini bir kenara atıp dostun bahçesinde dinlenmektir.
Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur: “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” İnsan ise yaratılmışların en şereflisidir. O sebepten Allah Teala bu bilinmekliği algılayacak kodları Hz. Adem’e yani bizlere öğretmiştir. İnsan yaptığı kulluk ve ibadet ile kendisindeki bu sırrı yani Hakkın kendisine üflediği ruhun sırrının peşinde rabbini arar durur.
Bu arayış bazen bir çocuğun güzelliğini seyrederken bazen tabiatı temaşa ederken hep bizimledir. Kimi tarifsiz bir güzellik duygusuyla “Subhanallah” dökülür dilimizden kimi arzuladığımız ya da korunduğumuz bir olayın farkına varır “elhamdulillah” deriz. Farkında olmasak da , Bilinçli bilinçsiz her an bir anış ve zikir halindeyizdir. Bu döngüyle dünyanın dönüşü gibi Allah’a döner ve esas yurdumuza yolculuk yaparız.
Zikir bir anlamda acizliğini fark etmek ve ifade etmektir. Hiçbir şeye Allah izin vermezse gücümüz yetmez. Allah yaratmaz ise biz başarıya ulaşamayız. O dilemez ise biz dileyemeyiz. O yardım etmez ise ne ibadet etmeye gücümüz yeter ne de şeytandan korunmaya. İşte bu acizliğini idrak eden insan gerçek huzura ve mutluluğa ulaşır. Ve muhabbet ile dilinden dökülür: “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.”

