
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut O'nu bul
Koy gafleti hâzır ol
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Arapça, gafil olma, uyanık olmama, habersiz bulunma, farkına varmama hâli. Kulun Allah'tan habersiz olması hali. Dünyayı veya bütün mahlukatı, Allah'ın yarattığı ve sıfatlarının tecellî ettiği bir yer olarak düşünmeden, dünyadaki hayatını sürdüren, âleme nazar dediğimiz düşünce, tefekkür gözü ile bakmayan, ondaki ince ve hikmetli işleri göremeyen kişiye de gafil denir.
Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri gaflet hakkında buyurdular ki: Allahü teâlâdan hakkıyla hayâ ediniz. Gaflette olmayınız. Zamânınız, zâyi olup gidiyor. Hâlbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binâları kurmakla meşgûl oluyorsunuz. Bütün bunlar size, Rabbinizin huzûrunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor. Hâlbuki Allahü teâlâyı anmak, âriflerin kalblerinde yerleşir. Onların kalblerini kuşatır. Onlara, Allahü teâlâyı hatırlamaya mâni olan her şeyi unutturur.”
Gaflet alemi tanımamaktır. Gözün gördüğüyle yetinmek kişiyi ince meseleleri anlamak ve tefekkür etmekten alıkoyar. Gaflet kendini tanımamaktır. Kendini bilmeyen insan kulluk görevini yerine getirme konusunda gevşek davranır. Halbuki insan bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Bu dünya bizim esas yurdumuz olan ahiret alemine geçişte bir köprü gibidir. Sadece dünyaya odaklanıp ebedi yurdu için çalışmamakta bir gaflettir.
Ayrıca gaflet nefsin tuzaklarından biridir. Nefs bizleri dünya için yaşamaya yönlendirir, uzun emeller peşinde koşturup dururuz. Hep daha iyisini yapmaya çalışırken bir de bakarız ki ömür tükenmiş. İşte bu halimiz uyku gibidir. Uykuda olan insan günahların haramların ardınca gider. Nasihatten anlamaz, gözü gerçeği görmez, kulakları Allah’ın sözlerini işitmez.
Unutmaktır gaflet...
İnsan ne için yaratıldığını unutmasa bunca kötülüğü nasıl yapar. Kötülük deyince aklımıza hep başka insanlara karşı davranışlar geliyor. Peki ya kendimize yaptığımız kötülük değil mi? Allah’ın bize emanet ettiği bu bedeni onun istediği şekilde kullanmıyoruz. Azalarımız Allah’a itaat ve teslimiyet halinde değil. Dillerimiz inanıyor ama kalplerimiz taş kesilmiş, yumuşamıyor bir türlü.
Sadece Rabbimize ait olması gereken gönlümüzü putlarla doldurmuşuz. Üstelik bunların farkında olmayacak kadar gafletteyiz. Allah'a kavuşacağımız, onun her an bizi gözlediği ve duyduğunu gerçekten idrak edebilseydik böyle olur muyduk hiç.
Merhametli Allah’ımız Kuran’da bu konuda bizleri şöyle uyarıyor: “Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayınız! Onlar yoldan çıkanlardır.” (Haşr sûresi 19.ayet)
Düşünmez miyiz?!

