
Yatak yarası, travma sonrası oluşan yaraların evrelenmesine bakacak olursak;
Evre-I: Tüm yumuşak dokuda akut inflamasyon olması durumudur. Ülser nemli, yüzeysel ve düzensiz bir eritem şeklindedir. Ağrılıdır, kemik çıkıntılarının üzeri sıcak ve ödemlidir. Cilde bastırıldığı zaman kızarıklık solmaz ve deri bütünlüğü bozulmaz. Bu evre uyarı olarak algılanmalıdır. Genellikle kendiliğinden iyileşir. Gerekli önlemler alınmalıdır (pozisyon, hijyen, friksiyon ya da makaslama önlemelidir).
Evre-II: Dermisin altında subkutan yağ dokusu içine ilerleyen akut ve kronik inflamatuar durumdur. Deri katmanlarından epidermis, dermis ya da ikisini birden tutan deri kaybı vardır. Ülser yüzeyseldir. Bölgede sertleşme, renk değişikliği, sıyrık, bül ve ülserasyon vardır. Tedavide ilk adım yaranın dikkatlice değerlendirilmesidir. Çünkü yüzeysel gibi görünen bir basınç ülseri derin dokularda III. evre olabilir. Oluşma nedenleri ortadan kaldırılmalıdır, yara enfeksiyondan korunmalıdır, yara kendiliğinden ya da pansumanla iyileşebilir.
Evre-III: Kas dokusuna kadar uzanan ancak kas fasiası altına inmeyen, aşırı yumuşak bir doku nekrozu vardır. Deri altı yağ dokusunda akıntılı, pis kokulu, infekte olmuş, nekrozlu bir ülserasyon vardır. Ülser kenarında açık doku, pigmentasyon alanları vardır. Tedavide yara dikkatlice değerlendirilir, nekrotik doku depride ( kalan sağlıklı dokunun iyileşme potansiyelini artırmak için ölü, hasarlı veya enfekte dokunun tıbbi olarak çıkarılmasıdır) edilir, enfeksiyon önlenir (pansuman, antibiyotik), hastanın protein ve enerjiden zengin beslenmesi sağlanır. Bu evredeki bir yaranın kendiliğinden kapanması aylarca süreceği için genellikle cerrahi müdahale yapılır.
Evre- IV: Aşırı bir yumuşak doku nekrozu ve ostemiyelit (kemik iltihabı) vardır. İleri derecede doku harabiyeti vardır, ülserin tabanı kemik dokusundadır. Bu aşamada yaranın kapatılması için cerrahi müdahale gerekir.
Bası yaralarının açılabileceği yerleri önceden bilmek korunma açısından büyük önem taşır. Basıya uğrayan her yerde gelişebilmekle birlikte bası yaralarının en sık gözlendiği bölgeler sakrum (kuyruk sokumu), topuklar, iskium ( kalçada üzerine oturduğumuz alan), trokanterlerdir (uyluk kemiğinin çıkıntısı). Daha az sıklıkla dirsekler, skapulanın ( sırtta kürek kemiği) üzeri, oksipital bölge (başta sabit bası alan bölge), omuzlar, dizler olarak sıralanabilir.
1994 yılında bası yarası gelişmiş 6047 hastanın değerlendirilmesi sonucu, bası yarası açılma sıklığı sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde %6, trokaterler üzerinde %6 olarak belirlenmiştir.
Enfekte dekübit ülserlerinin takip ve tedavisi genel olarak; klinik değerlendirme ve yargı, mikrobiyolojik değerlendirme, görüntüleme yöntemleri, derin doku biyopsi örneklerinin histopatolojik incelemesini gerektirmektedir.
Dekübit ülserlerinin klinik değerlendirmesi, riskte olduğu düşünülen hastaların tanımlanması ve dekübit ülserlerinin en sık geliştiği anatomik alanlarda dekübit ülserlerinin oluşumunun erken belirtilerinin muayenesi ile başlamaktadır.
Sıcaklık, eritem, lokal hassasiyet, pürülan akıntı, kötü kokunun varlığı gibi yumuşak doku tutulumunun tipik belirtilerini tanımlamak yararlıdır. Hasta değerlendirmesinin amacı; bası, sürtünme ve tahrişten, doku hasarına götürebilecek durumları saptamaktır. Risk değerlendirme cetvelleri, hastaların risklerini puan değeri olarak gösterebilmekte, böylece önleyici girişimlere karar vermede bakım verenlere sistemli bir yöntem sağlamaktadır.
Bası yaraları oluştuğunda tedavisi oldukça güçtür. Cerrahi yöntemlerle kapatılan yaralarda %95’ lere varan yenileme oranları bildirilmiştir. Bu nedenle en etkin tedavi risk altındaki hastaların tanınması ve bası yarası açılmasının önlenmesidir.
Pozisyon değiştirme çok önemlidir. Basınca sebep olan faktör ortadan kaldırılmalıdır. Ayaklara destek konularak, düşük ayak önlenmelidir. Basınç bölgeleri sık sık gözlenmeli, normal eklem hareketleri yapılmalıdır. Naylon malzemeler ve lastik simit kullanılmamalıdır. Riskler azaltılmalı, dolaşım artırılmalıdır. Yara bakımı aile, hastane ve ülke için ciddi bir maliyettir. Bu nedenle yarayı önlemek büyük önem taşır.

