
Ülkemiz de şap hastalığına bağlı olarak canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan hareketleri (il içi, il dışı ) ikinci bir duyuruya kadar yasaklanmış olup, kesimhaneye sevk edilecek hayvanlarda belirli bir izin ve sevk prosedürüne tabii tutulmuştur. Fakat ithal ve ihraç edilecek hayvanlar bu kısıtlamalardan muaf tutulmuştur!!!
Hastalığın çıkışına ve yayılışına baktığımızda hastalığın mihrak noktası ve ilk çıkış yeri olarak Mısır Arap Cumhuriyeti olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Ülke de hastalığın çıkışı ile resmi makamlar Avrupa Birliği Şap Hastalığı ile Mücadele Komisyonu’na başvurup alınması gereken tedbirler ve hastalıkla mücadele de yapılacak uygulamalar noktasında ortaklaşa bir çalışma yürütülmüş ve hastalık ülke de kontrol altına alınmıştır. Fakat hastalığın komşu ülke olan Irak’ta görülmesi ile Irak resmi makamlarınca Dünya Hayvan Sağlığı Örgütüne ve Avrupa Birliği Şap Hastalığı ile Mücadele Komisyonu’na herhangi bir bildirim ve başvuru yapılmamış ülke genelinde de hastalık ile mücadele noktasında bir çalışmada bulunulmamıştır. Ülke de hastalığın kontrolden çıkması ve hızla yayılması sonucu hastalık ülkemize sıçramış ve resmi makamlarca tespiti yapılmıştır.
Hastalığın çıkışı ile birlikte Avrupa Birliği Şap Hastalığı ile Mücadele Komisyonu (EuFMD) koordinasyonunda Numune Gönderme ve Test Etme Protokolü çerçevesinde, Bakanlığımıza bağlı Şap Enstitüsü Müdürlüğümüze incelenmek üzere farklı mahallerden numuneler gönderilmiştir. Gönderilen numunelerden daha önce ülkemizde rastlanılmayan SAT-2 serotipi olduğu tespit edilerek etken izole edilmiş ve ülkemizde bu serotipe karşı aşı üretimi için çalışmalara ivedilikle başlanmış, İl Müdürlüklerimizin yanı sıra tüm paydaşlar konuyla ilgili uyarılmıştır.
Ülkemizde şu an Iğdır ve Burdur illerimizde toplam da 8 farklı işletmede görülen hastalık nedeniyle Ulusal Hastalık Kontrol Merkezi tarafından hastalığın yayılmasını önleyici tüm tedbirler alınmış olup, kesim, ithalat ve ihracat amaçlı yapılan sevkler dışında, şap hastalığına duyarlı tüm hayvan hareketleri (il içi ve il dışı) ilkbahar şap aşılama kampanyası süresince ülke genelinde durdurulmuştur. Aynı zaman da Şap Enstitü Müdürlüğümüz tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde ise SAT-2 serotipine karşı aşı üretilmiş ve 9 Mart 2023 tarihi itibarıyla kullanıma hazır hale getirilmiştir.
Hastalığın ülkemizde görülmesine rağmen bu denli geniş kapsamlı kısıtlamaların ve önlemlerin alınmasının altındaki neden ise SAT-2 serotipinin daha önce ülkemizde görülmemesi ve aynı zamanda diğer serotiplere göre daha hızlı bulaşması ve yayılmacı özelliğine sahip olmasıdır.
Şap hastalığının hayvanlarda ki etkilerine ve zararlarına baktığımızda ise yüksek ateş ile seyreden viral bir hastalık olduğunu hayvanların ağız ve dil bölgelerinde doku kayıplarına, ayaklar da topallığa, memelerde su dolu veziküllerin oluşmasına neden olan oldukça hızlı bir şekilde bulaşan bir hastalık olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Hastalık genelde genç hayvanlar da etkenin kalpte lokalize olması sonucu myokarditis olgusuna bağlı olarak ölümle sonuçlanmaktadır. Yetişkinlerde ise ateş, iştahsızlık, depresyon ve süt veriminde azalma ilk klinik bulgular olarak gözlemlenir. 24 saat içerisinde salya akışı başlar ve dil-dişetinde veziküller şekillenir. Keseciklere (veziküllere) interdigital bölgede, koroner bölgede, meme derisinde, ağız ve burun mukozasında rastlanabilir. Veziküllerin yırtılması ile geniş ülseratif yaralar şekillenebilir. Dildeki yaraların (lezyonların) genellikle birkaç günde iyileşmesine karşın ayaklardaki ve nazal bölgedeki lezyonlar çoğunlukla ikinci (sekunder) bakteriyel enfeksiyonlara maruz kalırlar. Sekunder bakteriyel enfeksiyonlar sonucu pneumoni ve mastitis görülebilir, tırnak düşebilir.
Şap hastalığı zoonoz karakterde bir hastalık olarak kabul edilmesine rağmen dünya da hayvandan insana ve insan dan insana geçişi noktasında herhangi bir tespiti yapılmamıştır. Fakat hayvanlarla sürekli iç içe olan risk gruplarında küçük çaplı da olsa el ve parmaklarındaki açık yaralardan bulaşmaya bağlı olarak paranoşi hastalığına halk arasında da dolama adı verilen tırnak enfeksiyonlarına neden olabilmektedir. Hastalığın hayvanın etinden veya sütünden insana geçmesi ile ilgili bir durumun söz konusunun olmadığını mevcut durumun insan sağlığı açısından da herhangi bir risk unsuru taşımadığını açıkça söyleyebiliriz.
Hastalığın ülkemizde uzun yıllardan bu yana görüldüğünü insan sağlığı açısından da tedirgin edici bir yönünün olmadığını fakat hastalığın bazı çevreler tarafından özellikle de kırmızı et tüketiminden vazgeçilmesi noktasın da suistimal edildiğini görmekteyiz. Bu durumun gerçeği yansıtmadığını yaklaşan ramazan ayı öncesinde vatandaşlarımızın rahatlıkla kırmızı et tüketebileceklerini belirtmede fayda olacağı kanaatindeyim.

