
İnsanoğlunun beşikten mezara istekleri hiç bitmiyor. İsteklerimiz doğumumuzla birlikte başlıyor. Doğar doğmaz içgüdüsel olarak doğal bir refleksle annemizin sütünü istiyoruz. Bu istek; hayata tutunabilmek ve yaşamak için gerekli olduğundan, bir ömür boyu devam edecek olan isteklerimizin içinde en hak ettiğimizin başında geliyor. Yani tartışılmayacak tek isteğimizin bu olduğunu söyleyebiliriz.
Ama işte bundan sonra yıllarca sürecek olan ömrümüz içinde çocukluktan itibaren başlayan ve ölünceye kadar süren isteklerimize baktığımızda acaba ne kadarını hak ediyoruz diye sorgulamakta fayda var…
Bebeklikten çıktık ve biraz büyüdük, çocuk olarak birçok isteğimiz oluyor, anne ve babamızın bizim bu isteklerimize ne kadar cevap verecebileceğini bilmeden veya anlamadan sayısız isteklerimiz oluyor. Saymakla bitmez, en masumane olan oyuncak isteğinden, biraz daha büyüdükçe uzanamayacağımız sayısız materyal… Bu istekleri anne ve babalar uygun olmamanın dışında güçleri yetmediği için karşılayamayabilir diye düşünmeden talepte bulunduğumuz istekler olarak da değerlendirebiliriz…
Geldik okul çağlarına bizim çocukluğumuzu katmayalım, çünkü bizim çocukluğumuzda biz istediğimiz birçok şeyi o günün şartlarından dolayı elde edemedik. Günümüzde de ilk olarak ailelerin çocuklarını göndermek istedikleri okullarla ilgili istekleri var ve maalesef bunlar elde edilemiyor. Neden? Ya bulundukları semt uygun değil, ya da şartlar uygun değil. Veriyorsunuz bir okula çocuk o okulu istemiyor. İlk hayal kırıklıklarının yaşandığı anlar. Ardından diğer okullarda yaşananlar. Birçoğumuz bunları yaşamıştır, bizim gönlümüzden neler neler geçer ama çocuğumuz bunları yerine getiremez. Biz ha bire isteriz. Ama çocuğumuz bunu başarabilecek mi, ya da kendi istiyor mu diye düşünmeden. Sonunda bitirse de istediği gibi bir meslek ya da iş imkânı bulamayan milyonlarca genç… Olayın eğitim boyutundaki, istekler ve karşılıklarını bu şekilde özetleyebiliriz. Bu konuyla ilgili olarak son söz; aileler çocuklarının ne istediğini ve eğilimlerinin, yeteneklerinin ne olduğu gerçeğini kesinlikle iyi analiz etmeliler. Bunu eğer iyi belirleyebilirsek sonunda daha az hayal kırıklığı yaşayabiliriz.
İnsanoğlunun istekleri bir ömür dedik ya o zaman devam edelim. Bir işe girdik diyelim, işe girmeden önce bir işim olsa diye hayıflanırken, işe girdikten sonra daha fazla niye kazanmıyorum diye bizi tetikleyen isteklerimiz başlıyor. Peki, biz daha fazlasını kazanabilecek düzeyde ve haklılıkta mıyız diye düşünmeden ve sormadan… Hak ediyorsak hakkımızı aramayalım demiyorum ama haddimizi de bilelim gibi geliyor bana…
Devam edelim, biz bir sporcuyuz ve hep kazanalım istiyoruz. Kazanabilmek için yaptığımız çalışmalar yeterli mi, kazanabilmenin bütün şartlarını yerine getiriyor muyum diye bakmadan bütün kazanımlar benim olsun diyebilir miyiz? Tabii ki hayır… Peki, böylesi serzenişlerde bulunanlar çok mu? Hem de nasıl…
En çok konuşulan ve ülkenin büyük bir kesimi tarafından takip edilen siyaset arenasında da böyle değil mi? Hangi parti olursa olsun her bir ferdi en önemli görevlere gelmek istemiyor mu? Girer girmez, en kısa zamanda, il ilçe başkanlıkları, milletvekilliği ve de belediye başkanlığı istekleri birçok kişinin arzusu değil mi? Artı her parti iktidar olmak ve ülkeyi yönetmek isteğinde değil mi? Bu son söylediğimi her parti isteyebilir, bu normal buna bir şey demiyorum. Ama bunu gerçekleştirmek adına yapılması gereken her şeyi yaptın ve de hak ettin mi? Mesele burada…
Konu çok uzun ama verdiğim son örnekle yazımı tamamlamak istiyorum. Günümüzde doymak bilmeyen isteklerimizin ve arzularımızın yerine getirilmesi adına çok hırslı ve hatta çok ihtiraslıyız. Ama verdiğim örneklerde de olduğu gibi öncelikle hak etmek olgusu çok önemli. Bir de dinimizin de emrettiği, kanaatkâr olma ve de kadere inanmak da bizim ölçümüz olmalı diye düşünüyorum. Bence en önemli isteklerden birisi de Allah’tan sağlık ve sıhhat istemektir. Bunun dışındaki isteklerin hepsi sonra gelmelidir… Allah hepimize sağlıklı bir ömür versin inşallah… ÂMİN.

