
Günümüzde artık her şey o kadar laçkalaştı ve her şeyin artık cılkı çıktı ki; insanlar ne yapacağını ve nasıl bir çözüm bulacağını bilemez hale geldi. Ama bütün bu durumlardan kurtulmanın tek reçetesinin de yalnız ve yalnız doğruluk olduğu özellikle vurgulanıyor. Tıpkı bu hafta Cuma Hutbesinde belirtildiği gibi: ”Dinimiz İslam, söz ve davranışlarımızda dosdoğru olmamızı emreder” diye…
Evet, bu haftaki hutbede konu “Ramazan ve Doğruluk” idi. O kadar güzel örneklerle anlatıldı ki; tam da bugün için sıkıntı çektiğimiz meseleleri kökünden çözecek bilgiler…
Hemen başında söylenen şu; “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında Sıddık olarak tescillenir…
“Dinimiz, fıtratımızla bağdaşmayan ve istikametimizi bozan yalanı da yasaklar. Doğruluk, İslam’ın özü, ahlaklı ve erdemli bir toplumun en temel vasfıdır…” cümlesiyle anlatılan, günümüz toplumunun en büyük handikaplarından birisi değil mi sizce de…
Hutbede “Doğruluk, Allah’a gönülden inanmak, yalandan, gıybetten, iftiradan ve kötü sözlerden kaçınmaktır.” diye açıklanıyor. Allah bilinciyle hareket eden hangi insan bunları yapabilir ki?..
Ama bunun ilk temellerinin atıldığı yer olarak da aile gösteriliyor.
“Doğruluğun hâkim olduğu bir yuvada aile fertleri birbirine sadakatle bağlanır. Çocuklar, dürüstlüğü anne babanın güzel davranışlarından öğrenir” denilerek bizim hatalarımızın esas nerelerden başladığı vurgulanıyor…
“Mümin, ticaretinde dürüsttür; daha fazla kazanma arzusu ya da zarar etme korkusuyla doğruluktan ayrılmaz. Dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz. O, bilir ki rızık “Allah’tandır.”
Bitti kardeşim uygula bu emri hayatında bak bakalım ihaleye fesat karıştırır mısın o zaman? Taa bilmem nerelerden gelip rüşvetlerle bilmem nelerle malı götürüp gider misin?
Efendim: “Sen öyle yapmazsan bu memlekette iş yapamazsın mı” diyorsunuz. Yaparsın yaparsın ama o zaman o doymak bilmeyen nefsini doyuramamış olursun. Karnın da doyar geçimini de sağlarsın hem de helal lokma ile...
Ne nefismiş be arkadaş doymak bilmiyor.
Diyanetin artık nokta atışlarını da görüyoruz. Özellikle sanal âlemde yapılan yanlışlıkların ve de kötülüklerin üzerinde daha fazla durmaya başladı ki bence doğru da yapıyor. Bakın ne diyor:
“Mümin, sanal âlemde de istikametini muhafaza eder, doğruluktan ayrılmaz. Yalan ve iftira ile insanların onur ve haysiyetini zedelemez. Kul ve kamu hakkını ihlal eden asılsız paylaşımlarda bulunmaz. Geliniz, yolumuz doğruluk, niyetimiz iyilik olsun. “
“O halde, doğruluğu kuşanmak ve hayatımıza hâkim kılmak için Ramazan-ı şerifi bir fırsat bilelim. Unutmayalım ki, doğruluğu kaybetmek bizzat iyiliği kaybetmektir. Dünyalık fayda sağlayacağı düşünülen yalanlar ve haksızlıklar mutlaka kötülüğe götürür. Her işimizde ve her sözümüzde dosdoğru olmak ise iyiliğe, iyilik de cennete götürür.” Bu son cümlelerde anlatılanlarla yazıma son vermek istiyorum.
İnadına doğruluk diyorum. Çünkü bizim, toplumun ve ülkenin düzelmesinin başka yolu yok. Başımıza kim gelirse gelsin…

