
Geçtiğimiz hafta Avlu Kongre ve Kültür Merkezi’nde iki etkinlik izledim; ikisinde de hem ziyadesiyle gururlandım hem de gözyaşlarımı akıtacak kadar duygulandım. 12 Mart’ta İstiklal Marşının kabulü ve 18 Mart Çanakkale Zaferi etkinlikleri… İkisini de liseli öğrenciler sergilemişti ve o kadar özel ve güzeldi ki; detaylı bir şekilde anlatmak istedim…
Öncelikle neden gururlandığımı anlatayım isterseniz. Öncelikle İstiklal Marşı’nın kabul edilmesinden başlayalım. Bu etkinlikte Mehmet Vehbi Bolak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin hazırladığı İstiklal Ateşi isimli gösteride, İstiklal Marşı’nın o hepimizin malumu olduğu, yazılması esnasında Hasan Basri Çantay ile Mehmet Akif’in aralarında geçen diyalog da canlandırıldı. Bu diyalog bize Milli Marşımızın yazılmasında Hasan Basri Çantay’ın ne kadar çok etkisinin olduğunu en bariz bir şekilde anlatır. Yani kısaca “sen yazmazsan ben yazarım” sözleri… İşte bu beni o kadar çok etkiledi ki; düşünün İstiklal Marşımızın yazılmasında Balıkesirli Hasan Basri Çantay’ın ne kadar çok rolü var. Bu vesileyle ben bu lisemize ve bütün emeği geçenlerini canı gönülden kutluyorum. Ama çok kısa da bir eleştirim olacak. Keşke bu metni yazanlar Hasan Basri Çantay’ın Mehmet Akif Ersoy’a “Akif’ diye seslenmesinin mümkün olamayacağını iyi etüt etselerdi. Ben izlerken de fark ettim ama daha sonra bu konunun uzmanı bir üstada sordum. “Evet, Hasan Basri Çantay kesinlikle Mehmet Akif’e ismiyle ‘Akif’ diye hitap etmez” dedi. “Üstat” diye her zaman hitap ettiğini zaten yaş olarak küçük olduğu için öyle hitap edemeyeceğini söyledi.
İşte bu ayrıntının dışında o kadar güzel bir gösteri oldu ki; gösterinin bu bölümü bütün okullarda gösterilmeli ve bu nesle bu şekilde iyice belletilmelidir. Özellikle Balıkesir’in okullarında… Bizler zamanında bırakın böyle gösterileri Hasan Basrilerden bahsedilmezdi bile. Bizler çok sonraki yıllarda ayrıntılarıyla bunları öğrendik…
İkinci etkinlik de 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi Ve Şehitleri Anma Günüydü… Bu etkinliği de yine Avlu’da canlı izledim ve İstanbulluoğlu Sosyal Bilimler Lisesi’nin gösterisini pür dikkat ve gözyaşlarıyla izledim. O kadar etkili ve iyi canlandırmışlardı ki; Vali Hasan Şıldak da oyundan sonra “siz oynamadınız, sahnede o günleri adeta yaşadınız” demişti. Bizler o canlandırmada aynı zamanda gururlandık da; çünkü Çanakkale Deniz Zaferinin kazanılmasında çok büyük rol oynayan Seyit Onbaşı da bildiğiniz gibi Balıkesirli… Zaferin kazanılmasında gerçekleştirdiği eylem belki bir daha kimsenin yapamayacağı çok zor bir işti… İşte izlerken bu duyguları da yaşadık.
Bütün bunları neden yazdım. Balıkesir Kuva-yi Milliye ateşinin yandığı, birçok önemli olaylara imzanın atıldığı ve tarihi yeri çok önemli olan bir şehir. Hatta 1950’li yılların sonuna kadar iyi hizmet almış bir şehrimizdi. Ama ondan sonraki yıllarda Ankara’da etkili olan siyasetçilerimiz de fazla olmayınca sürekli geri planda kalmış bir il haline geldik. Kim ne derse desin Ankara her zaman kendisini en çok etkisi altına almış şehirleri üst düzeyde gözetmiştir…
Son cümlemle ilgili sayısız örnek veririm. Ama konumuz yukarıdaki iki gurur vesilesiydi. Bu cümle üzere ileride yazmaya devam ederiz. Balıkesirli olarak gururlanacağımız o kadar çok şeyimiz var ki; birilerinin araya fitneler fesatlar ekmesinin tuzaklarına düşüp birbirimizi yemekten inşallah kurtuluruz…

