
Ülkemizin en önemli meselelerinden birisi sağlık konusudur. Çünkü her şeyin başının sağlık olduğu artık hepimizin kabul ettiği bir gerçektir. Hal böyle olunca bu konuda hemen hemen her kesimden şikâyetler gelmekte sorunlar dile getirilmektedir. Bundan önce de bu konuda birkaç defa düşüncelerimi dile getirmiş, yetkililerle röportajlar yapmıştım.
‘Hemen hemen her kesimin’ derken bunu biraz açmak gerekir diye düşünüyorum. Zengin-fakir, makam- mevki, küçük-büyük, genç-yaşlı vb. her anlamda demek istiyorum. Artık sağlık sorunu öyle bir hal aldı ki, sağlık kurum ve kuruluşlarında yoğunluk o kadar fazlalaştı ki, yukarıda belirttiğim her kesim mutlak surette olumsuz olarak etkileniyor.
Şu anki mevcut sistemde Devlet bize sağlık hizmeti sunuyor; biz de sağlık hizmeti alıyoruz. Sosyal güvencemize göre ücretsiz veya özellerde bir kısmı devletten bir kısmı bizden ücretli olarak bu hizmetleri alıyoruz. Burada önemli olan nitelikli ve de kaliteli bir sağlık hizmeti alıp almamak… Yıllardır hep söylemler nedir? Kaliteli bir sağlık hizmeti vermek. Öyle değil mi? Peki verilebiliyor mu? Evet, verilebiliyor dersem beni döversiniz. Tabii ki verilemiyor. Ama bunun sorumlusu kimdir? İşte orada cevap tek ve net olamıyor. Madalyon meselesi hemen öne sürülür burada. Sağlık hizmeti verenler tarafından bakmak gerekir bu aşamada. Yani biraz empati yapmamız gerekir. Ya da arkada onlarca sırada bekleyen hasta varken, hekimin sana gerekli zamanı ayıramamasının izahını yapmak… “Ben hastayım ve doktor bana en kaliteli bir şekilde bakmalıdır” cümlesinde vatandaş ne kadar haklıysa; “sırada bu kadar hasta varken sana bundan daha fazla zaman ayıramam” cümlesi de gerçeği yansıtan bir cümledir. O zaman devlet daha fazla doktor atasın, demek de ne kadar doğru olur düşünmek lazım. Ben iki tarafı da biraz gözlemlemeye çalışan bir kişi olarak bu tespitlerde bulunuyorum.
Özellikle tatil günlerinde acillerin sıkışık olma nedenlerinden birisi de, bir anlamda poliklinik gibi yararlanmak olarak süregelmiştir. Yani zaman zaman oluşan o kalabalığın sırrıdır bu… Şimdi gel de çık işin içinden. Trafik kazası, kalp krizi gibi hayati tehlikesi olanlara müdahale edileceği acil tatil olduğu için, zannediyorum, ilaç yazdırma amaçlı gelenlerle de dolup taşıyor. O amaçla gelenler haksız anlamında söylemiyorum. Elbette ishal olmuş yaşlıdır ve acile gelebilir, gribal bir durumu var gelebilir. Bu onun hakkı, ama bu yığılmaları nasıl önleyeceksin? Hafta sonları acildeki hekim sayısını arttırabilirsin ama bu da kalıcı bir çözüm değil. Özellikle hafta sonları Aile Sağlık Merkezleri ile ilgili bazı düzenlemelere gidilebilir mi diye sesli düşünmek lazım.
Bu yukarıda özetlemeye çalıştığım konular günlük hayatta hemen hemen herkesin sıklıkla karşılaştığı ve yaşadıklarıdır. Büyük bir çoğunluğun karşı karşıya kaldığı bu meselelerin ön plana alınarak çözüme gidilmesi lazım. Meselenin en kritik noktası burası. Tabii ki esas problemler, daha kapsamlı problemler de var. Ama büyük bir ekseriyetin çok sık yaşadığı bu problemlere neşteri ilk önce vurmak lazım. Bu konularda çalışmalar yapılmıyor mu? Elbette yapılıyordur, yapılıyor da... Fakat maalesef, aynı sıkıntıların yaşanması devam ettiği anlamını ortaya koyuyor ki, zaten insanlar sosyal medyada bunları paylaşıyor ve her gün okuyoruz.
O zaman başa dönelim; Sağlığımız Sağlıklı mı?

