Yayınlanma Tarihi :

Spina Bifida

Spina Bifida

Spina bifida, omuriliğin ve omurganın doğumsal bir anomalisi olup, omurga kemiklerinin tam olarak kapanmaması sonucu ortaya çıkar. Bu durum, doğumdan itibaren mevcut olan bir nöral tüp defekti olarak sınıflandırılır. Spina bifida, Latincede “ayrık omurga” anlamına gelir ve çeşitli şiddetlerde olabilir. En hafif formundan en ağır formuna kadar üç ana tipi vardır; spina bifida occulta, meningocele ve myelomeningocele.

Spina bifida occulta, hastalığın en hafif formudur ve genellikle bariz bir belirti vermez. Omurganın bir veya birkaç kemiğinde küçük bir açıklık vardır, ancak omurilik ve sinirler genellikle normaldir. Çoğu insan, bu duruma sahip olduğunu fark etmez, çünkü genellikle rastgele bir röntgen veya başka bir görüntüleme testi sırasında tespit edilir.

Meningocele, omuriliğin çevresindeki zarların (meninksler) omurgadaki açıklıktan dışarı çıkması sonucu oluşur. Bu durum, sinir dokusunun dışarı çıkmadığı ve zarar görmediği bir formdur. Cerrahi müdahale ile genellikle düzeltilebilir ve uzun vadeli komplikasyonlar nadirdir.

Myelomeningocele, spina bifida’nın en ağır formudur ve omuriliğin kendisi ve meninkslerin omurgadaki açıklıktan dışarı çıkması ile karakterizedir. Bu durum, sinir hasarına ve çeşitli nörolojik problemlere yol açar. Myelomeningocele genellikle doğumdan hemen sonra cerrahi müdahale gerektirir ve bu ameliyat, daha fazla sinir hasarını önlemek amacıyla yapılır. Ancak, cerrahi müdahale sinir hasarını geri döndüremez ve etkilenen bireyler ömür boyu nörolojik sorunlar yaşayabilir. Bu sorunlar arasında yürüme güçlüğü, mesane ve bağırsak kontrolü problemleri, hidrosefali (beyinde sıvı birikmesi) ve öğrenme güçlükleri yer alabilir.

Spina bifida’nın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Folik asit eksikliği, spina bifida riskini artıran en önemli çevresel faktörlerden biridir. Hamilelik öncesi ve sırasında yeterli miktarda folik asit alımının, spina bifida ve diğer nöral tüp defektlerinin oluşma riskini önemli ölçüde azalttığı kanıtlanmıştır. Bu nedenle, hamilelik planlayan kadınların, doktorlarının önerdiği şekilde folik asit takviyesi almaları önemlidir.

Spina bifida’nın tanısı genellikle doğum öncesinde ultrason ve amniyosentez gibi prenatal testlerle konulur. Bu testler, fetüste nöral tüp defektlerinin varlığını belirlemeye yardımcı olur. Doğum sonrasında ise fiziksel muayene ve görüntüleme testleri (örneğin MRI veya BT taramaları) tanıyı doğrulamak ve anomaliyi değerlendirmek için kullanılır.

Spina bifida tedavisi, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişir. Spina bifida occulta genellikle tedavi gerektirmez, ancak meningocele ve myelomeningocele için cerrahi müdahale gerekebilir. Myelomeningocele olan çocuklar genellikle doğumdan sonraki ilk birkaç gün içinde ameliyat edilir. Ameliyat, omurilik ve sinirlerin daha fazla zarar görmesini önlemek için önemlidir. Hidrosefali gelişen çocuklar, beyin ve omurilik sıvısının drenajını sağlamak için bir şant (beyinde sıvı birikmesini önleyen tüp) yerleştirilmesini gerektirebilir.

Spina bifida’lı bireyler, ömür boyu süren multidisipliner bir bakım gerektirir. Fizik tedavi, mesane ve bağırsak yönetimi, ortopedik değerlendirmeler ve nörolojik takipler bu bakımın önemli bileşenleridir. Fizik tedavi, hastaların kas gücünü ve hareket kabiliyetini artırarak bağımsız yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olur. Mesane ve bağırsak yönetimi, idrar yolu enfeksiyonları ve inkontinans gibi komplikasyonları önlemeyi amaçlar.

Sonuç olarak, spina bifida, omurga ve omurilikte doğumsal bir anomali olarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir durumdur. Spina bifidalı bireyler için multidisipliner bakım ve destek, komplikasyonları yönetmede ve yaşam kalitesini artırmada kritik öneme sahiptir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon hastalığın şiddetine, geçirilen cerrahiye, hastanın yaşına göre planlanır, sık aralıklarla kontroller yapılır.

Kaynak : Özden Certel

YORUM YAP