Yayınlanma Tarihi :

Umutlarımız ölüyor mu?

Umutlarımız ölüyor mu?

Umut, insanın geleceğe dair beslediği pozitif beklentilerdir. Karanlığın ardından doğacak güneş, fırtınanın sonundaki huzur, her zor anın ardından gelen ferahlık, umutla anlam kazanır.

Victor Hugo’nun dediği gibi: Umut, uyanık insanların rüyasıdır.

Umut, bizlere devam etme gücü verir; çünkü hayatın iniş çıkışlarında, yokuşlarda ve engellerde bize yol gösterir. Bir diğer deyişle, umut olmadan insan hayatı eksik kalır.

Martin Luther King’in “Umut olmadan yaşamak, kanatları olmadan uçmaya çalışmak gibidir” sözünde olduğu gibi umut, hayata dair inancımızı diri tutar ve bizi ileriye taşır.

İyi de umutlarımızı nasıl diri tutacağız?

Koca bir sezonun her günü eleştiri oklarının hedefi olan Mehmet Büyükekşi, kendisini daha önce de işaret eden makamdan aldığı olurla, yeniden Türkiye Futbol Federasyonu başkan adayı oluyor.

Futbolun temel unsurlarının hiçbiri tarafından kabul görmeyen bu zat, “Yeniden varım” derken, umutlarımızı nasıl yaşatacağız?

Ancak futbol özelindeki bu tartışmanın ötesinde, Türkiye’deki her kurumun tek elden yönetilme isteği daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Tek elden yönetim, çoğulculuğu ve demokratik süreçleri zedelerken, yetki yoğunlaşması ve karar alma mekanizmalarının daralması riskini de beraberinde getiriyor.

Bu yazdıklarımdan iktidar kanadının tekelci yönetim anlayışını işaret ettiğimi düşünenler, iktidar alternatiflerinin de farklı bir kafada olmadığını görmezden gelmemeli.

İtiraz ediyorsanız, etrafınıza bakın…

Belediye benim olsun, meclis de benim olsun. Yeter mi? Yetmez…

Kent konseyleri de benim olsun…

Sivil toplum kuruluşları da benim kafamda olsun…

Spor kulüplerinde de ben söz sahibi olayım…

Medya benim ağzımdan konuşsun…

O zaman eleştirdiğiniz düzenden ne farkınız kalıyor?

Türkiye’de her alanda tek elden yönetim anlayışının ciddi sakıncaları bulunduğunu görüp, bu durumun, demokrasinin temel ilkelerinden olan katılımcılık ve şeffaflık ilkesine zarar verdiğini, kurumlar arası denge ve denetim mekanizmaları zayıflattığını unutmamak gerekiyor.

Ne yazık ki, genel anlamda kurumların tek elden yönetilme isteğinin gölgesinde, umutlarımız her geçen gün daha da tükeniyor.

Ancak unutmamak gerekir ki, Lucius Annaeus Seneca’nın dediği gibi; Umut en son ölen şeydir.

Kaynak : İrfan Duroğlu

YORUM YAP